window.dataLayer = window.dataLayer || []; function gtag(){dataLayer.push(arguments);} gtag('js', new Date()); gtag('config', 'G-PL579JGDYH'); Gönüllere: MÜBAREK GÜNLER
MÜBAREK GÜNLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MÜBAREK GÜNLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Şubat 2023

ŞABAN AYI(01 Şaban 1444 - 21 Şubat 2023)

 

ŞABAN AYI HAKKINDA PEYGAMBER EFENDİMİZ’DEN VÂRİD OLAN  BAZI MÜBÂREK SÖZLER:

Receb-i şerîf, Allâhü Teâlâ’nın ayı; Şâbân-ı şerîf, benim ayım; Ramazan-ı şerîf, ümmetimin ayıdır.

Şaban ayının diğer aylara üstünlüğü benim diğer Peygamberlere olan üstünlüğüm gibidir.

Ramazan ayının diğer aylara üstünlüğü, Allah’ü Teâlâ’nın kullarına olan üstünlüğü gibidir.

Allah’ü Teâlâ kullarının amellerini bu ayda yükseltir.

Ey Eshâbım! Bilir misiniz bu ay Şaban ismi ile niçin isimlendi? buyurdu.

Oradakiler: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Aleyhissalâtü ves-Selâm Efendimiz:

Çünkü bu ayda çok hayırlar bulunur. Allah’ü Teâlâ, rahmeti yüz cüz kıldı. Doksan dokuzunu yanında tuttu, yer yüzüne bir cüzü indirdi. Bundan dolayı mahlûkât merhamet eder de hayvan yavrusuna zarar gelmesin diye ayağını kaldırır.

***

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Bu (Şâban ayı) Receb ile Ramazan ayları arasında insanların kendisinden gaflet ettikleri bir aydır. Bu ay, amellerin, âlemlerin Rabb’ine arz edildiği bir aydır. Ben, amellerimin oruçlu iken arz edilmesini severim.” (Müsned-i Ahmed)

ŞÂBÂN-I ŞERÎF AYININ FAZİLETİ

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, Hazret-i Âişe (r. anhâ) vâlidemize, “(Nafile oruçlardan) bana en sevimli olan oruç, Şâban ayındakidir. Yâ Âişe! O öyle bir aydır ki sene içinde vefat edeceklerin isimleri, bu ayda ölüm meleğine verilir. Ben de ismimin, oruçlu iken yazılıp verilmesini severim.” buyurdular.

Ümmü Seleme (r. anhâ) vâlidemiz, “Resûlullah (s.a.v.), Ramazan ayından sonra hiçbir ayda Şâban ayındaki kadar oruç tutmamıştır” buyurmuşlardır.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Receb-i şerîf, Allâhü Teâlâ’nın ayı; Şâbân-ı şerîf, benim ayım; Ramazan-ı şerîf, ümmetimin ayıdır. Şâbân-ı şerîf, günahlara keffâret (bağışlanmasına sebep) olan aydır; Ramazan-ı şerîf  ise, günahları temizleyen aydır.”

Şâbân-ı şerîf ayı, hayır kapılarının açıldığı, bereketin indirildiği, hatâların terk edildiği, günahların bağışlandığı bir aydır. Bu ayda yaratılmışların en hayırlısı olan Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem’e çokça salevât getirmek lâzımdır.

Müminlerin bu ayda gafletten uyanmaları, geçmişte işledikleri günahlardan dolayı tevbe edip temizlenerek Ramazân-ı şerîf ayına hazırlanmaları gerekir. Bu ayda Allâhü Teâlâ’ya yalvarıp yakarmalı, Peygamber Efendimizi (s.a.v.) vesile kılarak Allâh’ın rahmetine yaklaşmaya çalışmalıdır. Kişi, bunları “Sonra yaparım” diyerek tehir etmemelidir. Zira dünya, üç günden ibarettir:

Biri dündür, geçmiştir; ibret alınacak gündür. Diğeri bugündür, amel etme günüdür; ganimet bilip değerlendirmelidir. Diğeri de yarındır ki bu bir ümittir; yarına çıkıp çıkamayacağını bilemezsin.

Aylar da böyledir. Receb-i şerîf ayı geçmiştir, tekrar dönmez. Ramazân-ı şerîf ayı gelecektir, fakat ona kavuşup kavuşamayacağını bilemezsin. Bu sebeple içerisinde bulunduğumuz Şâbân-ı şerîf ayını ve bu ayda ibadet etmeyi ganimet bilmek icap eder.

***

ŞA'BAN  KELİMESİNİN  İFADE ETTİĞİ MANALAR

Şa’ban kelimesi beş harf olup, ifâde ettiği bir çok mâna olmakla beraber hayırlar bu ay’da şûbelendiği için kendisine bu isim verilmiştir.

Tasavvuf  âlimleri, “Şa’bân kelimesindeki  beş harfden her harf  ile Mü’minlere atıyye (İlahî hediye ve ihsanlar)  verilir” demişlerdir.

(Şın), şeref ve şefâate,

(Ayn) izzet ve kerâmete,

(Be) birr-u ihsâna ve berâete,

(Elif), ülfet ve  muhabbete,

(Nun) ise  Allah’ın nûruna delâlet  eder.

Aynı  zamanda (Be) harfinin kelimenin tam ortasında olması bu ayın ortasının yani on beşinci gecesinin Berâet Gecesi olmasına işârettir.

Hikmet ehli büyükler; “Recep, beden temizliği yani günahlardan istiğfar için,

Şa’ban, kalp temizliği, ayıplardan kalbi ıslah için, Ramazan, ruh temizliği yani kalpleri nurlandırmak için, Kadir Gecesi, Allah’ü Teâlâ’ya yaklaşmak içindir” demişlerdir.

Allah’ın rahmet ve mağfiretini, Peygamber sallAllahü aleyhi vesellem’in şefâatini uman Mü’min kişi, bedenini Receb de, kalbini Şa’ban da, rûhunu Ramazan da temizlemelidir.

Bir kimse bedenini Recep de, kalbini Şa’ban da temizlemez ise, rûhunu Ramazanda nasıl temizler?.

***

SALAVAT-I ŞERİFE GETİRMENİN FAYDALARI

SALEVÂT-I ŞERÎFE’NİN FAZÎLETİ

SALEVÂT-I ŞERÎFE MÎZÂNI AĞIRLAŞTIRIR

Ashâb-ı Kirâmın Gıpta Ettiği Genç

“Bizim Selim’e söyle”

Salavatı Şerife Okumanın Fazileti Hakkında Hikaye

RESÛLULLÂH’A ‘(S.A.V.) SALEVÂT OKUMANIN FAZİLETİ

ÂLEMDE EN BÜYÜK VE EN ŞEREFLİ DOĞUM


22 Ocak 2023

RECEB-İ ŞERİF(23 Ocak 2023 Pazartesi 1 Recep 1444)

recep-e1398631429674

“Receb ayının ilk günü oruç tutmak üç senelik günahlara, ikinci gününde oruç iki senelik günahlara; üçüncü gününde oruç bir senelik günahlara keffarettir. Sonraki her gün bir aya keffarettir.” (Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

“Beş gece vardır ki, bu gecelerde yapılan duâlar reddolunmaz. Cuma gecesi, Receb ayının ilk gecesi, Şabân ayının on beşinci (yani berât) gecesi ve bayram geceleri.” (Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzâk)

RECEB-İ ŞERÎF

23 Ocak 2023 Pazartesi günü idrak edeceğimiz mübârek Receb ayı, kamerî ayların yedincisidir. “Eşhuru hurum”dan olan bu ay, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ’nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda çok ilticâ etmelidir.

(Misafir geleceği zaman nasıl evimizi temizliyor ve kendimizi çeki düzen veriyorsak, Müslümanlara rahmet ve mağfiret olarak gelen bu ay gelmeden tevbe etmeli, kendimizi madden ve manen temizlemeli ve oruçla karşılamalıyız.)

Receb ayının 1’inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2’nci günü oruç tutanlara 2 senelik, 3’üncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. Bu, hadîs-i şerîf ile sâbittir. Üç günden sonra her gününe birer ay oruç sevâbı verilir. Bu ay Cenâb-ı Hakk’a mahsus bir ay olduğu için yalnız Zât-ı İlâhi’yi bildiren İhlâs Sûresi’ni çok okumak lâzımdır. Bilhassa bu aya hürmet olarak, ayrıca günde 11 defa İhlâs-ı Şerîf okumalı, tevhid, istiğfâr ve salavât-ı şerifeyi ihmâl etmemelidir. Bu ayda 2 kandil vardır:

1. İlk cuma gecesi “Regâib Kandili”,(26 Ocak 2023 Perşembe akşamı)

2. Yirmi yedinci gecesi “Mi’rac Kandili”dir.(17 Şubat 2023 Cuma akşamı)

Bu ayın birinci gecesi bir tesbih namazı veya Receb-i Şerîf’in ilk onu zarfında bir def’aya mahsus olmak üzere kılınan on rek’at namaz da kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bu namazların kılınış şekli anlatılacaktır.

Receb ayında her gün, -başında ve sonunda 7’şer Fâtiha ile- 100 İhlâs-ı Şerif okumak da çok sevâptır. Bu ayda, mümkün olduğu kadar Hatm-i enbiyâ yapılmalı ve oruç tutulmalıdır. Bu orucu 13, 14 ve 15’inci günlerinde tutanlar, Eyyâm-ı Bıyz’da oruç tutma sünnetini de yerine getirdiklerinden, nice hastalıklardan şifâ bulurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

RECEB AYI ALLÂHÜ TEÂLÂ’NIN AYIDIR.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Receb ayı Allâh’ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.” buyurdular.

Receb ayı, günahları terk içindir. Şaban Allâh’ın ahdine vefa ve amel içindir. Ramazan sıdk ve safa içindir.

Receb tevbenin kabûlüne, Şabân şefâate, Ramazan ise sevabların kat kat olmasına vesiledir. Receb tohum ekme, Şaban sulama, Ramazan ise hasad ayı yani ekip suladığını biçip devşirip toplayacak bir aydır.

Receb öyle bir aydır ki, Allâhü Teâlâ onda işlenen hayırlara kat kat sevâb verir.

Bu ayda edilen duâ müstecâb (kabul) olur. Onda işlenen küçük hatalar affolunur. Onda işlenen hayrın sevâbı gibi işlenen günahın cezâsı da kat kat olur.

Peygamber Efendimize (s.a.v.) “Yâ Resûlallâh! ‘Receb Allâh’ın ayıdır’ ne demektir,” diye sorulunca “Receb Allâh’ın ayıdır. Çünkü Receb, Hakk’ın mağfiretine mahsus bir aydır… Bu ayda Allâhü Teâlâ peygamberlerin duâlarını kabûl etmiştir. Bu ayda Allâh, evliyasını düşmanlarından kurtarmıştır.

Bir kimse bu ayda oruç tutsa, Allâh ona üç türlü lütufta bulunur: Onun geçmiş günahlarını mağfiret eder, kalan hayatında (hayır üzere bulundukça) onu korur, mahşerde susuzluktan emin kılar.

Bir yaşlı zât ayağa kalkıp: “Yâ Resûlallâh! Ben Receb ayının hepsini oruç tutamam” deyince “Sen Receb ayının birinci, onbeşinci ve sonuncu günleri oruç tut, hepsini tutmuş gibi olursun. Çünkü hasene on katı ile yazılır, ammâ ilk Cuma gecesinden de gâfil olma” buyurdular. Fazilet Takvimi

***

REGÂİB GECESİ VE BU GECEDE YAPILACAK İBÂDETLER

Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni 26 Ocak 2023  Perşembeyi Cumaya bağlayan gece Regâib Gecesi'dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.

Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek'at Hâcet namazı kılınır. İki rek'atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha'dan sonra her rek'atte 3 İnnâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiye şudur:

"Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini'n- nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âlihı ve sahbihı ve sellim."

Secdede 70 defa "Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü'l- melâiketi ve'r-Rûh" okunur. Secdeden kalkıp bir defa "Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta'lem. İnneke ente'l-e'azzü'l-ekrem." okunur. Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa "Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü'l-melâiketi ve'r-Rûh" okunur. Secdeden sonra duâ edilir. Duâda Allâh'a şu şekilde ilticâ etmelidir: "Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa'bâne ve belliğnâ Ramazân." Regâib Gecesi'nden sonraki gündüzde, yani cuma günü öğle ile ikindi arasında 2 rek'atte bir selâm verilerek 4 rek'at teşekkür namazı kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 7 Âyetü'l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi'l-felak, 5 Kul eûzü birabbi'n-nâs sûreleri okunur. Namazdan sonra 25 defa "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l- aliyyi'l-azîmi'l-kebîri'l-müteâl", 25 defa "Estağfirullâhe'l-azîm ve etûbü ileyk" diyerek istiğfâr ve sonra da duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

***

RECEB AYINDA ORUÇ TUTMANIN FAZİLETİ

Rasülüllah S.A.V. ile beraber yürüyorduk. Bir kavmin kabristanına uğradık. Aleyhisselâm Efendimiz durdu. Şiddetli bir şekilde ağladı ve dua etti. Sonra şöyle buyurdu: -“Ey Sevbân, buradakiler kabirlerinde azab görüyorlar. Onlara dua ettim, azabları hafifletildi.” Daha sonra buyurdu ki: -“Eğer onlar Receb ayında bir gün oruç tutsalardı, yahut bir geceyi olsun ibadetle geçirselerdi kabirlerinde azab görmezlerdi.”  Enes bin Malik’in naklettiği bir Hadis-i Şerif ise şöyledir: -Kim Receb ayında bir defa ihlas suresini okursa Hazreti Allah onun elli senelik günahını af eder. Receb ayında oruç tutmanın faziletine dair bir çok Hadis-i Şerif rivayet edilmiştir.  Hadis-i Şerif: Ebu Katâde Enes Radıyallâhü Anh’dan rivayet ediyor: -Cennette bir nehir vardır. Ona Receb denir. Sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Receb ayında bir gün oruç tutanı Hazreti Allah o nehirden sular.   Hadis-i Şerif: -Receb ayının sair ayları üzerine fazileti, Kuran’ın diğer kitaplar üzerine fazileti gibidir. Kim onda üç gün oruç tutarsa Allâh’ü Teâlâ o kişi ile Cehennem arasında bir hendek ve perde kılar.  Said İbni Cübeyr babasından, o da Rasülüllah Aleyhisselâm’dan rivayet etti. Efendimiz buyurdular ki: -Receb büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder, seyyiâtı da siler. Kim Receb’den bir gün oruç tutarsa, sanki bir sene oruç tutmuş gibi olur. Kim ondan yedi gün oruç tutarsa ona cehennemin yedi kapısık apanır. Kim ondan sekiz gün oruç tutarsa, ona cennetin sekiz kapısı açılır. Kim ondan on gün oruç tutarsa, Allah ona istediğini verir. Kim ondan on beş gün oruç tutarsa kendisine şöyle seslenilir: “Gerçekten af olundu.” Kim artırırsa Allah da ona (ecrini) artırır. (Ramuz 288/13)

***

RECEB'E TAZİM EDEN KABRİNDE YALNIZ DEĞİLDİR

Beyt-i Makdis’de ibadetine düşkün bir kadın vardı. Receb ayı geldiği zaman bu aya tazim kastı ile her gün 11 defa İhlası Şerifi okurdu. Kıymetli ve pahalı elbiselerini çıkarır, eski ve değersiz elbiseler giyerdi. Yine bir Receb ayında hastalandı. Eski elbiseleri ile defnedilmesini vasiyet etti. Oğlu, insanlara gösteriş için değerli kumaşlar ile kefenledi. Rüyada oğluna dedi ki:

-“Oğlum! Niye vasiyetimi tutmadın.” Kabrini kazdı, fakat mezarında bulamadı. Hayret ve üzüntü ile ağlamaya başladı. O esnada şöyle bir ses duydu:

-“Bilmez misin ki, bizim ayımız Receb’e tazim eden kabrinde yalnız başına bırakılmaz.” (Zübdet-ül Vaiz”in’den)

05 Ekim 2022

MEVLİD KANDİLİ

 

Mevlid: Rasülüllah Efendimizin doğduğu gün ve dünyaya geldiği tarih demektir.  Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Mekke-i Mükerreme’de mîlâdın 571’inci senesinde Rebîulevvel ayının 12’inci gecesi sabaha karşı dünyayı şereflendirdiler.

Dünya ve âhirette şerefli, faziletli ve iyi insan olabilmek, âlemlere rahmet olan Peygamberimiz Muhammed Mustafa'yı (s.a.v.) iyi bilmek, iyi anlamak ve ona hakîki ümmet olmakla mümkündür. Bir insan, Peygamberimizi bilmedikten, tanımadıktan, sevmedikten sonra hiçbir şeyle şerefli ve faziletli olamaz. Peygamberimizin adı Muhammed, babasının adı Abdullah, annesinin adı Âmine'dir. Ana rahminde yedi aylık iken babası vefat etmiştir. Mîlâdî 571 senesi Nisan ayının yirminci; Rebîulevvel ayının onikinci (Pazartesi) gecesi sabaha karşı Mekke'de doğmuştur. Doğ[1]duğu zaman hiçbir çocuğa benzemiyordu. Ondaki peygamberlik nuru, bakan gözleri kamaştırıyordu.

Dört yaşına kadar sütannesi Halîme'nin yanında kaldı. Sonra ailesine teslim edildi. Altı yaşında iken annesi Âmine vefat etti. Dedesi Abdülmuttalib onu yanına aldı. Annesinden iki sene sonra, sekiz yaşında iken dedesi de vefat etti. Bu defa da amcası Ebû Tâ-lib'in yanında kaldı.

Peygamberimizin çocukluk ve gençlik çağları, bekârlık evlilik devirleri, hâsılı bütün hayâtı hiç bir insana nasîp olmayan fazîlet ve kemâlât ile geçmiştir. Yirmi beş yaşında Hadîcetü'l-Kübrâ validemiz ile evlendi. Hiçbir zaman putlara tapmadı. Çocukluğundan beri onları hiç sevmezdi. Hazret-i İbrahim Aley-hisselâm'ın dîni üzere Allah'a ibâdet ederdi. Zaman zaman Mekke civarında bulunan Hirâ dağına gider, Allah'ın kudret ve büyüklüğünü düşünürdü. Allah'ın kendisine tâ ezelde ihsan ettiği aşk ile muhabbet denizine açılır, kalbinde yanan tevhid nurunun pırıltıları içinde Allah'ı zikrederdi.

Peygamberimiz yine bir gün, Hirâ mağarasında iken Cebrâîl aleyhisselâm Allah'ın emri ile ona peygamberlik vazîfesini bildirmeye geldi. İnsanlığın kurtarıcısı ve Allah'ın sevgilisi Hazret-i Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem'e:

"Oku!" dedi. Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) "Neyi okuyayım" dedi. Cebrâîl (a.s.) Peygamber Efendimiz'i tutup sıktı, sonra bıraktı.

Cebrâîl (a.s.) tekrar: "Oku!" dedi. Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) "Neyi okuyayım" dedi. Cebrâîl (a.s.) tekrar Peygamber Efendimizi tutup sıktı, sonra bıraktı ve üçüncü defa: "Oku!" dedi.

Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) "Neyi okuyayım" dedi. Cebrâîl (a.s.) tekrar Peygamber Efendimiz'i üçüncü defa tutup sıktı, sonra bıraktı.

Böylece Cebrâîl (a.s.) tarafından kendisine manevî bir ameliyat tatbik edilmiş oldu. Sonra Cebrâîl (a.s.), "Seni yoktan var eden, tedrîcen terbiye edip büyüten, kemâle ulaştıran Rabbinin ism-i şerîfi ile oku. O, insanı pıhtılaşmış kandan yarattı. Oku! O çok kerîm olan Rabbinin hakkı için ki, o, kalemle tâ'lîm etti; insana bilmediğini öğretti." mealindeki Alak Sûresinin ilk beş âyetini okudu.

Böylece Hazret-i Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem)'e Peygamberlik vazifesi verildi. Kur'ân-ı Kerîm, yirmi üç senede tamam oldu. On üç sene insanları Mekke'de hak yola davet etti. Büyük meşakkatlar ve ızdıraplar çekti. Her şeye sabredip Allah'ın varlığını, birliğini yaymaya çalıştı. Sonra Medîne-i Münevvere'ye hicret etti. On sene de Medîne'de peygamberlik vazifesini bütün gücü ile yerine getirdi. İnsanlara insanlığı öğretti, medeniyeti belletti. Karanlık gönülleri İslâm'ın nuru ile aydınlattı. Böylece vazifesini tamamladı. Altmış üç yaşında vefat etti. İnsanlık âlemine hidâyet rehberi olan Kur'ân-ı Kerîm'i ve sünnet-i seniyyesini tavsiye ve emânet etti.

Salât sana, selâm sana ey Allah'ın Resulü. Seni hakkı ile bilen ve öven âlemlerin Rabbi Allâhü Teâlâ'dır. Sen Muhammed Mustafâ'sın (sallallâhü aleyhi ve sel-lem). Sen âlemlere rahmetsin. Bütün insanlar ve cinlerin peygamberisin. Sen Hâtemü'l-Enbiyâ'sın; peygamberlerin sonuncususun. Senin hakkında  "Ey Habib'im! Sen olmasaydın ben yerleri ve gökleri yaratmazdım." (h.kudsi) buyruldu. Bütün Peygamberler’in sonuncusu ve en üstünü, yaratılış olarak da ilkidir. Böylesine müstesna bir peygambere ümmet olma ve O’na iman etme şerefini bize nasip eylediği için Cenab-ı Hakk’a ne kadar şükretsek azdır. Bu nimetin hakikatine ermek yani hakiki ümmet olabilmek için daima dua etmeli, bu hususta piranın himmet ve teveccühüne sığınarak, fırsatı ganimet bilmeliyiz. Fesadın yayıldığı şu zamanda Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat Akidesine ve Sünnet-i Seniyye’ye canımızla, malımızla, bütün gücümüzle sarılmalı ve bu hususta da çok dua etmeliyiz. Nitekim cenab-ı hak şöyle buyurmaktadır:

"َ(Ey Muhammed!) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." Enbiya suresi 107. Ayet-i kerime

Peygamber Efendimizin doğumundan 52 gün önce babası Hz. Abdullah’ı, 6 yaşında Hz. Amine’yi, 8 yaşında ise dedesi Abdülmuttalib i kaybetti. Baba, anne ve dededen öksüz kalan Rasulü Ekrem; amcası Ebu Talib’in himayesine girdi. 25 yaşında Hz. Hatice validemizle evlendi. 40 yaşına geldiği zaman şahsında İslam güneşi doğdu. O, artık insanları Hakk’a davet etmeye başladı. Allah’tan başka ilah olmadığını, kendisinin Allah’ın kulu ve resulü olduğunu bildirdi. Fakat Hakk’ı hazmedemeyen, İslam’ın parıltısından gözleri kamaşan nemrut yapılılar, ona ve müslümanlara cephe almakta, eziyet etmekte gecikmediler.

İslam’ın bir çığ gibi yayıldığını, müslümanların gün geçtikçe çoğaldığını gören müşrikler, Hz. Resulullah (s.a.v)’e bir takım teklif ve vaadlerde bulundular. Cevabı dünyayı sarsabilecek bir ulviyette; “Nefsim yedi kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki güneşi sağ avucuma, ayı sol avucuma koysanız ben bu davamdan vazgeçmem” dedi.

«Kasem olsun, size kendi cinsinizden bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız O'nun üzerine pek güç gelir, üzerinize çok düşkündür. Mü'minler hakkında pek şefkatli ve pek merhametlidir. Eğer yüz çevirirlerse artık de ki: «Allah Teâlâ bana kâfidir. O'ndan başka mâbûd yoktur. Ben ancak O'na tevekkül ettim ve O, pek büyük olan Arş'ın sahibidir.» Tevbe suresi 128-129. Ayet-i kerime

De ki: «Eğer Allah Teâlâ'yı seviyor iseniz bana ittiba ediniz ki, Allah Teâlâ da sizi sevsin ve sizin için günahlarınızı yarlığasın. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.» Ali_İmran suresi 31. Ayet-i kerime

Sebebi nüzülü;

İbni Abbas'dan rivayet ediliyor: Kureyş müşrikleri, Mescid-i Haram'da (Kabe'de) toplanmışlar, putları dikmişler, boyunlarına devekuşu yumurtaları asmışlar, kulaklarına salkım küpeler takmışlar, karşılarına durmuşlar, onlara secde ediyorlardı. Onların putlara taptıkları bir sırada Allah'ın Resulü yanlarına geldi, başlarına dikildi, onların bu sapık durumlarına baktı da teessürle: - Ey Kureyş topluluğu! Vallahi siz, babanız İbrahim ve İsmail'in milletine muhalefet ediyorsunuz. Onlar, hakikaten islâm dini üzerinde idiler, buyurdu. Bu ihtar ve ikazı duyan müşrikler:

- Ya Muhammed! Biz, putlara, bizi sevdiğimiz Allah'a yaklaştırsınlar diye ibâdet ediyoruz, dediler. Bunun üzerine Teâlâ ve Tekaddes hazretleri bu âyet-i celîleyi inzal buyurdu. Buna göre mânâ: Ey müşrikler! Sizler Allah'ı seviyor, putlara, sizi Allah'a yaklaştırsınlar diye tapıyorsanız, sizin bu hareketiniz, Allah'a şirktir, küfürdür. Putlara ibâdet, sizi Allah'tan uzaklaştırır. Hakîkaten Allah'a yaklaşmak istiyorsanız, bana tâbi' olunuz ki, Allah da sizi sevsin. Ben, size Allah tarafından gönderilmiş bir elçiyim ve size Allah'ın bir hüccetiyim. Öyle olunca, ta'zime en lâyık olan benim, de! demek olur.

Enes (r.a)’den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Bir bedevi Resûlullah (s.a.s)’e:

– Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. Efendimiz:

– “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu.

– Allah ve Resûlünün sevgisini, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:

 – “O halde sen, sevdiğin ile berabersin” buyurdu. Buhârî, Edeb, 96

Ebu Hureyre'den rivayet edilen benzer bir hadiste de Hz. Peygamber (s.a.s.): "Allah'a yemin ederim ki, hiçbiriniz, ben kendisine babasından ve çocuğundan daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmazsınız.” buyurmuştur. Buhâri, İman, 14

Enes (r.a.) Resulullah (a.s.)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Şu üç özellik kimde bulunursa o kişi, imanın zevkine ermiş olur. Allah ve Resulünü, her şeyden daha çok sevmek, sevdiği kimseyi sadece Allah için sevmek, Allah’ın kendisine iman nasip etmesinden sonra inançsızlığa düşmeyi, ateşe atılıyormuş gibi kötü görmek. Buhârî, İman, 9, 14, İkrâh, 1; Müslim, İman, 67, 43

İmam-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sâni Hz, Mektûbât-ı Şerife’sinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in faziletinden ve meziyetlerinden bahsederken;

“Ben, Hz. Muhammed (s.a.v.)’i sözlerimle medh etmeye kadir değilim. Ancak sözlerimi O’nunla süslemiş olurum” mealindeki beyti nakletmiş ve devamında hadis-i şeriflerden istifade ederek şöyle buyurmuşlardır: “Muhakkak ki Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah-ü Tealâ’nın Rasulü ve Ademoğlu’nun efendisidir. Kıyamette insanların kendisine en çok tabi olacağı zat odur. O önce ve sonra gelen insanların içinde Allah-ü Teala indinde en mükerrem şahıstır. Kabri ilk açılacak olan; ilk şefaatçi ve ilk şefaat izni verilecek olan; Cennet’in kapısını ilk çalacak olan ve Hz. Allah’ın kendisine kapıyı ilk açacağı kişi yine O’dur. Kıyamet günü Livâü’l-Hamd sancağını O taşıyacaktır. Mektubât-ı Şerife, cild 1, sayfa 87, mektup 44

Peygamber efendimizin doğduğu gece meydana gelen bu olaylar aynı zamanda onun peygamberliğinin haber veren mucizelerdir. Bu mucize ve olağanüstü olaylar şunlardır;

1- O gece, bin yıldır ateşe tapan mecusilerin bin seneden beri yanmakta olan taptıkları ateş aniden sönüverdi.

2- Sevgili peygamberimizin dünyaya geldiği gece, büyük bir yıldız doğdu. Bunu gören Yahudi alimleri, Tevratta belirtilen paygamberin doğduğunu anladılar. Ashab-ı kiramdan Hassan bin Sabit anlatır: "Ben sekiz yaşında idim. Bir sabah vakti Yahudinin biri; "Ey Yahudiler!" diye çığlık atarak koşuyordu. Yahudiler; "Ne var, bu bağırman nedendir?" diyerek yanına toplanınca, o; "Haberiniz olsun Ahmed'in yıldızı bu gece doğdu! Ahmed bu gece dünyaya geldi..." diye cevap verdi.

3- Peygamberimizzin doğduğu gece Kabe'deki putların hepsi yüzüstü yere yıkıldı. Urvet-übn-ü Zübeyr bildirdi: "Kureyş'den bir cemaatin bir putu vardı. Yılda bir defa onu tavaf ederler, develer kesip şarap içerlerdi. Yine öyle bir gün, putun yanına vardıklarında, onu yüzüstü yere yıkılmış buldular. Kaldırdılar, yine kapandı. Bu hal üç defa tekrarlandı. Bunun üzerine etrafına iyice destek verip diktikleri sırada, şöyle bir ses işitildi: "Bir kimse doğdu, yeryüzünde her yer harekete geldi. Ne kadar put varsa hepsi yıkıldı. Kralların korkudan kalbleri titredi!"

4- Medayin şehrindeki İran Kisrasının sarayının on dört kulesi, burcu yıkıldı. O gece gürültüyle ve dehşetle uyanan Kisra ve halkı; yine kendilerinden bazı ileri gelenlerin gördükleri korkunç rüyaları tabir ettirdiklerinde, bunun büyük bir şeye alamet olduğunu anlamışlardı.

5- O zaman mukaddes sayılan Sâve Gölü'nün de o gece bir anda suyu çekilip kuruyuvermişti.

6- O gece fırat nehri taşmıştır. Muhammed aleyhisselamın doğduğu geceden itibaren, şeytan ve cinler artık Kureyş kahinlerine hadiselerden haber veremez oldu. Kehanet sona erdi... Daha nice olağanüstü haller...

Hikaye;

Vehb bin Münebbih’den; İsrail Oğullarından yüz yıl Allah'a isyan eden bir adam vardı. Öldüğü zaman Beni İsrail bu adamı hakaret olsun diye bir çöplüğe atmak üzere anlaştılar (ve attılar.) Hazreti Allah Musa Aleyhisselâm'a onu çöplükten çıkarıp cenaze namazını kılmasını vahy etti. Musa Aleyhisselâm (vahy edileni yaptı) ve Hazreti Allah'a (bunun hikmetini merak edip) şöyle münacâtta bulundu.

 -"Ya Rabbi, İsrail Oğullan bu adamın sana yüz yıl isyanına şahitlik ettiler. (Sen ise bana böyle emrettin.)" Cenab-ı Hak şöyle vahy etti:

-"Evet, durum böyle. Lâkin bu kulun bir âdeti vardı. Tevrat'ı okurken "Muhammed" ismine her rastlayışında öper ve üzerine salavat okurdu. Kim, benim habibimi sever ve ona tazim eder, saygı gösterirse günahlarını af eder, azab etmeyiz. Aksine onu Mürselinin Seyyidi hürmetine "Cennet-ül Huld" de barındırır ve kendisine Hur-i îyn'den eşler veririz. (Vesilet-ül Uzmâ)

Kaside-i Bürde Şerhi'nde İbn-i Abbas'dan naklen şöyle zikredildi:

Peygamberimiz Aleyhisselâm;

* Pazartesi günü dünyayı teşrif etti.

* Kendisine peygamberlik Pazartesi günü verildi.

* Pazartesi günü hicret için yola çıktı.

* Pazartesi günü Medine-i Münevvere'ye girdi.  

* Kabri şerifine Pazartesi günü defnedildi.

* Mekke-i Mükerreme Pazartesi günü fethedildi.

* Maide suresi de Pazartesi günü inzal edildi. Harpûti Ale-1 Bürde

 Peygamberimizin (s.a.v) hususiyetlerinden; İmam-ı Süyûtî "Enmûzec-ül Lebîb fi hasâis-il habîb" isimli eserinin "Rasülüllah'ın hususiyetleri ve kerâmetleri"ne mahsus dördüncü faslında şöyle diyor:

* Efendimiz Aleyhisselâm önünü gördüğü gibi arkasını da görürdü. (Gündüz veya ışıkta gördüğü gibi) gecede karardıkta da görürdü.

* Onun mübarek ağız suyu, tuzlu suyu tatlı su haline getirirdi.

* Koltuk altı rengi değişmemiş bir beyazlığa sahipti ve tüy yoktu.

* Gözleri uyur, ama kalbi uyumazdı. Hiç esnemezdi ve asla ihtilâm olmadı. Son üç hususta diğer peygamberler de böyle idi.

 * Teri, miskten daha güzel kokulu idi.

* Kendisi için kaza-i hacet eseri görülmeadi. Toprak onu derhal içine alırdı.

* Bulunduğu yerde misk kokusu koklanırdı. Diğer peygamberler de böyledir.

* Nesebinde asla sifah-zina vaki olmamıştır. Nebi olarak gönderilinceye kadar hep Allah'a secde eden, tevhit inancına sahip nesillerden gelmiştir.

* Rivayete göre, kıyamet öncesi ilk kaldırılacak şey "Efendimizin rüyada görülmesi" ve "Hacer-ul Esved" olacaktır.

 * Mübarek eli ile meshettiği -sıvazladığı- hiç bir şeyi ateş yakmaz. Diğer peygamberler için de böyledir.

* Mübarek ismi ile isimlenmek bereketli ve uğurlu olur. Hem dünyada hem de ahirette fayda verir.

* Kadınların başka kabirleri ziyaret etmesi mekruh olmakla beraber onun kabr-i şerifini ziyaret etmeleri mekruh değildir.

* Dünyaya ait bir şeyi miras bırakmaz. Diğer Peygamberler de böyledir. Onlar her şeylerinin tasadduk edilmesini vasiyet ederler.

* Yine Efendimizin hususiyetlerindendir ki: Bizzat gazaya çıktığı zaman onunla birlikte herkesin çıkması vacib olur.

* Kızları hakkında mehr-i misil düşünülemez. Zira Efendimizin misli yoktur ki...

* Kızı Fatıma Radıyallahü Anhâ hiç hayız görmemiştir. Onun içindir ki "Zehra" diye isimlendirilmiştir. Fatıma validemiz Ademoğlunun havrası (bembeyaz kadın) dır.

* Peygamber Aleyhisselâm'ın hanımları, nikâhın ebediyyen haramlığı konusunda müminlerin anneleridir.

* Peygamberimize yalan isnadı büyük günahtır.

* Efendimizin önüne geçmek, sesini Onun sesinden yüksek çıkarmak, -birbirimize bağırır gibi- ona bağırmak ve odalarının önünden çağırmak haramdır. (Hucurat 2-3-4)

* Kanı, bevli, gaitası ve sair artıkları temizdir.

* Her türlü günahtan -velev ki küçük ya da hataen olsun korunmuştur. Diğer peygamberler de böyledir.

* Onun ve diğer peygamberlerin ölümünü temenni eden kâfir olur.

* Yine Efendimiz Aleyhisselâm'ın saçları ağarmamıştır. Zira kadınlar ak saçtan pek hoşlanmazlar. Ola ki hanımlarında böylesi hoşnutsuzluk vaki olsaydı küfre düşerlerdi. Efendimiz Aleyhisselâm eşlerine merhameten bu halden de muhafaza edilmiştir.

* Peygamberimiz ve diğer peygamberlere "Aleyhimüs Selam" söven kimse öldürülür. Tefcirutteslim fi kalbin selim s:834

Mevlid gecesi ne yapılır?

Bu gecenin manevî zenginliğinden istifâde etmek için bir tesbih namazı kılmalı, bir de Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır. Tesbih namazına niyet: "Yâ Rabbî, niyet eyledim rızâ-i şerîfin için tesbih namazına. Yâ Rabbî, bu gece teşrifleriyle âlemleri nûra garkettiğin sevgili habîbin, başımızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz'in hürmetine ve bu geceki  esrârın hürmetine ben âciz kulunu da afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Allâhü Ekber“

***

Müziksiz İlahi – Ey Sevgili Ey Rasûl tıklayınız…

Müziksiz İlahi – Ben annemin rüyasıyım tıklayınız…

Velâdet (Mevlid) Kandili

Sünnet-i Seniyye

Salevât-ı Şerife

“RESÛLULLAH (S.A.V.) AHLÂKÇA İNSANLARIN EN GÜZELİDİR”

Ümmeti Muhammedin Fazileti

Resulullahın Ahlâkına Tabi Olmak

Resûlullah (s.a.v.) Efendimizi Sevmenin Neticesi

SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZE (S.A.V.) ÜMMET OLMA ŞUURU

SALAVAT-I ŞERİFE GETİRMENİN FAYDALARI

Salavatı Şerife Okumanın Fazileti Hakkında Hikaye

EHL-İ SÜNNET İTİKÂDINA UYMAYANIN PİŞMANLIĞI

 

30 Eylül 2022

Sizde Şarhoş musunuz?

 


          Sevgili Peygamberimiz (sas),nasıl ki yaratılmışların en seferlisi ise, onun ümmeti de diğer ümmetlerden hayırlı kılınmıştır. Bakara suresinde şöyle buyrulur:

         “Ey Müslümanlar, böylece sizi (seçkin, şerefli, aşırılıktan uzak) mutedil bir ümmet kıldık ki, bütün insanlar üzerine adâlet örneği ve hak şâhitleri olasınız diye. Resul (AS.) da sizin üzerinize şâhit (ve numune)dir.”  (Bakara suresi 143.ayet )

         Ayeti Kerimelerin tefsirinden öğrendiğimize göre, Ümmeti Muhammet her bakımdan diğerlerinden daha seçkin ve şanslıdır. Diğer ümmetlerin şahidi ve örneğidir. Geçmiş ümmetlerin bir ömür çalışarak kazanacağı manevi dereceler bu ümmete, kadir gecesi gibi geceler sayesinde, bir gecede ihsan edilmiştir. Geçmiş ümmetlere gelen ağır imtihanlar ve cezalar bu ümmete verilmemiştir. Yaratılmışların sonuncusu olmakla beraber cennete girenlerin de öncüsü bu ümmettir. Cennet ehlinin ekserisi bu ümmettendir. Daha sayamayacağımız pek çok şeref ve üstünlük verilmiştir. Tabi ki bunlar, kendi gayretimizin bir neticesi değil; tamamen Peygamber efendimiz (sav) in büyüklüğündendir.

          Hadisi Şerifte Resûlullah Efendimiz (sav.)şöyle buyurdular:

         “Bana, diğer peygamberlere verilmeyen dört şey verildi: Bana yeryüzünün anahtarları verildi, Ahmed diye isimlendirildim, toprak bana temiz ve temizleyici kılındı ve ümmetim ümmetlerin en hayırlısı kılındı. (Müsned-i Ahmed)                                                                                                                                                                                                                                           Ümmet-i Muhammet’den olmak öyle büyük bir nimet ki, peygamberler bile özenmişlerdir. Nimet büyük olunca şükrünü eda etmek de o derece mühimdir. Onun için daima bu nimetin büyüklüğünü tefekkür etmeli, Yüce Mevla’mıza Hamd ve şükür halinde olmaya çalışmalıyız. Bu cümleden olarak

          "Ey habibim söyle; eğer Hz.Allahı seviyorsanız, bana tabi olun ki Allah da sizleri sevsin, günahlarınızı mağfiret etsin…”(Ali İmran.31)  ayeti kerimesinde emredildiği gibi, Sevgili peygamberimize her şeyimizle tabi olmaya çalışmak da bu nimetin şükrünün olmazsa olmazıdır. İmamı Rabbani Hz. Şöyle buyuruyor:

          “Mahbûb-u Rabbul alemin olan Rasûlullah’a tâbi olmakla insan mahbûbiyet yani Allah’ın sevdiği kul  olma mertebesine ulaşır,muhabbet rütbesine kavuşur. Akıllı insan zâhiren ve bâtınen tüm gücü ile Hayrül Beşer (S.A.V)’e tâbî olmaya gayret etmelidir. Vuslat yolu budur”.( Mektubat C.1. 41.Mektup)

           Resulullah(sav)e tabi olmak ise evvela; İnançta, Ehl-i Beyt ve ashabın yolu olan Ehl-i Sünnet vel Cemaat üzere olmaktır.Bu asıldır. Bunun devamında da; beş vakit namaz başta olmak üzere ilahi emirleri yapmak, her türlü haramdan sakınmak ve hayatımızın tamamında sünnete uymaktır. Bunlarda muvaffak olmak içinse, önce bilgi eksiklerimizi gidermemiz gerekir.Ali İmran suresinin 110.ayeti kerimesinde şöyle buyrulur:

           “Sizler, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışırsınız ve Allah'a inanırsınız…(Ali İmran suresi 110)

           Bu ayeti kerimede; en hayırlı ümmet olan Ümmeti Muhammedin diğer vasıfları da iyiliği emredip, kötülüğü nehyetmek ve Allaha tam manası ile inanmak zikredilir. Bu itibarla, Her mümin tam bir imanla Allah yolunda hizmet ve Allah’ın kitabını yaymakla vazifelidir.

           Bu hizmetler yapıldıkça, müminler maddeten ve manen yücelmişlerdir.

           Dünyaya dalıp bu vazifeleri ihmal etmek ise,dünya ve ahiret sıkıntı sebebidir.

           Bir hadisi şerifte şöyle buyrulur:

            “Sizi iki sarhoşluk kaplar. Maişet,(dünyalık geçim)sevgisinin sarhoşluğu ve Cehalet sarhoşluğu. Böyle bir dönemde siz, iyiliği emredip, kötülüğü nehy edemezsiniz.(Çünkü dünyaya dalınca heyecanınızı kaybedersiniz, dini ilimleri öğrenmediğiniz için bilemezsiniz. Ve gücünüzü kaybedersiniz)

            Ancak; (böyle bir dönemde iken) Kur’an-ı kerim ve sünnet-i seniyye’ ye bağlı kalarak, onlara sımsıkı sarılıp ayakta kalanlar, dinlerini ayakta tutanlar müstesnadır. Onlar, ashabımdan Muhacir ve Ensar’ın önde giden büyükleri gibi ecir ve sevap alacaklardır. ” (Ramuz el ehadis, s.101)

            Bu hadisi şerif, İslam dünyasındaki sıkıntıların sebeplerini de gösteriyor:

          Onlar, sarhoşluk derecesinde dünyaya dalmak ve cehalettir.Buna çare ise kitap ve sünnete sımsıkı sarılıp dini ayakta tutmaktır. İnsanlara iyiliği emredip, kötülüklerden nehyedecek güç, buradan gelecektir.  Çekilen sıkıntılar Kur’an-ı Kerim ve Sünneti Resulullah ile aşılacaktır.

           Hadisi şerifte ayrıca, dinin garip zamanında Kur'an ve sünnete sahip çıkanlara, ashabı kiramın büyükleri gibi derece kazanma müjdesi de verilmektedir.

            Kıymetini bilen için, ne büyük bir müjde, ne büyük bir fırsat..