window.dataLayer = window.dataLayer || []; function gtag(){dataLayer.push(arguments);} gtag('js', new Date()); gtag('config', 'G-PL579JGDYH'); Gönüllere: HİKMETLER
HİKMETLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HİKMETLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ekim 2022

İnce Sözler

 

Kur’ân-ı Kerîm’e kim çok saygı gösterirse, hürmet ederse Kur’ân-ı Kerîm ilminden en çok istifâde edecek kişi odur…

Bir insana verilebilecek en büyük nimet, diğer insanların manevî terbiyesine, hidâyetine ve irşâdına vesîle olabilmektir. Bundan daha üstün bir vazîfe yoktur.

Muvaffakiyet, birlik beraberlikle olur. Maddede birlik beraberlik olmaz. Mânâda birlik beraberlik olur.

Maddî hastalıklar var; bir de manevî hastalıklar var. Maddeten hasta olan bir insanı ilaçsız, tedâvisiz kendi hâline bırakırsanız ne olur? Ya hastalığı devam eder, artar veya daha kötüsü olur, ölür. Kalp de böyle işte… Eğer bir kalp üç gün ilim ve hikmetsiz kalırsa çok büyük zarar görür veya -Allah korusun- o kalp ölür.

Öyle bir devir geldi ki herkes kendine göre bir din anlayışı çıkarıyor. Kitap, Sünnet, İcmâ-ı Ümmet, Kıyâs-ı Fukahâ ve Ehl-i Sünnet akîdesi öğretilmediği takdirde herkes, her akıl, nefs-i emmâre onlara yol gösterip, herkesin İslâmiyet’ten farklı bir şey almasına sebep olur…

Cenâb-ı Hak, (Yûnus Sûresi’nin 7. âyetinde) âhiret hayatından bahsediyor. Onlar âhiretten haberleri olmadığı için dünyaya razı oldular ve daha da kötüsü kalpleri o dünyalık şeylerle tatmin oldu… Îman kalplerine giren insanların en güzel tarafı, dünya ve maddî şeylerle, makam ve mevkî ile tatmin olamamalarıdır.

İbâdet çok kıymetli; ama helâl lokma olmadan ibâdet, doğruluk, dürüstlük nasıl olur? İnsanların şirâzeden çıkmasının, istikâmetlerini şaşırmasının sebeplerinin başında helâl lokma (yiyememeleri) geliyor.

Senenin tamamında yapılan ibâdetler, îmânı muhâfaza etmek içindir. Îmânı muhâfaza etmek; ‘iki parmak arasında suyu tutmak’ gibidir. Bu da ancak Hazret-i Allâh’ın muvaffak kılmasıyla mümkündür. Burada bizi kurtaracak olan farzlar, vâcipler, sünnetler, müstehaplar, sadaka-ı fıtır, öşür, kul hakkına dikkat… Îmânı muhâfaza etmek için bu ibâdetlerin tamamını yapmak lâzımdır.

11 Ekim 2022

RÜZGÂRLARDAKİ HİKMETLER

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Rüzgâr, Allâhü Teâlâ tarafından, (onun emri ile) gelen şeylerdendir. Bazen rahmet olarak gelir, bazen de azâp olarak gelir. Bu sebeple rüzgârın estiğini gördüğünüzde ona sövmeyiniz. Ve Allâhü Teâlâ’dan onun hayrını isteyiniz, şerrinden de yine Allâhü Teâlâ’ya sığınınız.” (Müsned-i Ahmed)

Allâhü Teâlâ, Rum Sûresi’nin 46. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmuştur (meâlen): O’nun âyetlerinden birisi de rüzgârları müjdeleyici oldukları hâlde göndermesidir ki size hem rahmetinden tattırmak, hem de emriyle gemilerin yüzmesi ve hem O’nun fazlından (nasip) arayıp kazanmanız içindir. Olur ki şükredersiniz.

Allâhü Teâlâ, bolluğu, bereketi ve rahatlığı müjdeleyen sabâ, şimâl (kuzey) ve kıble rüzgârlarını gönderir. Onlar vasıtasıyla hava temizlenir, yağmur bulutları meydana gelir. Gemiler, denizde kendi hâli üzere akıp gider ve insanlar o gemiler vasıtasıyla ticaret yaparak Cenâb-ı Hakk’ın taksîm ettiği rızkı ararlar. Bu sebeple Cenâb-ı Hak, kullarına rahmetinden bazılarını tattırmış olur.

Rüzgârın, Allâhü Teâlâ’nın dilemesi ile bulutları bir araya getirmek, bulutların yüklü bulundukları rahmet sularını havada muhafaza etmek, bulutları hareketlendirerek su ihtiyacı olan mahallere alıp götürmek, mahsûlâtın ve meyvelerin büyüyüp gelişmelerini tamamlamalarına ve insan vücudunun kuvvetlenmesine vesile olmak gibi birçok faydası vardır.

Rüzgâr esmemiş olsa, hava değişmez ve yeryüzündeki her şey kokmaya başlar. Kötü kokuların ortaya çıkıp yayılmasıyla hastalıklar meydana gelir ve çoğalır. Hastalığın çoğalmasıyla da insanların yaşayamayacağı pek açıktır. Bu sebeple rüzgârlar, insanların sıhhat ve âfiyetine sebeptir.

Rüzgârın dâima bir yönden esmesi, hayvanlara ve bitkilere zarar verir. Muhtelif cihetlerden esmesi ise onlar için faydalıdır. Zira bu sayede, farklı cihetlerden gelecek olan faydaları elde etmiş olurlar.

Cenâb-ı Hak, Hicr Sûresi’nin 22. âyet-i celîlesinde (meâlen): “Bir de aşılayıcı rüzgârlar gönderdik…” buyurmuştur.

Bu âyet-i celîle, mucize-i ilmiyedir. Bir mahalde ağaçların erkek cinsi olmazsa orada hiç yemiş olmaz. Bu itibarla rüzgâr, erkek ağacın tohumunu alır, dişi ağaca götürür. 13 asır evvel öğrenilen bu hakikat, gerek zamanımızda gerekse zamân-ı Resûlullah’ta Kur’ân’ımızın haber verdiği en büyük mucizelerden bir mucize olmuştur.