window.dataLayer = window.dataLayer || []; function gtag(){dataLayer.push(arguments);} gtag('js', new Date()); gtag('config', 'G-PL579JGDYH'); Gönüllere: Ocak 2023

22 Ocak 2023

RECEB-İ ŞERİF(23 Ocak 2023 Pazartesi 1 Recep 1444)

recep-e1398631429674

“Receb ayının ilk günü oruç tutmak üç senelik günahlara, ikinci gününde oruç iki senelik günahlara; üçüncü gününde oruç bir senelik günahlara keffarettir. Sonraki her gün bir aya keffarettir.” (Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

“Beş gece vardır ki, bu gecelerde yapılan duâlar reddolunmaz. Cuma gecesi, Receb ayının ilk gecesi, Şabân ayının on beşinci (yani berât) gecesi ve bayram geceleri.” (Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzâk)

RECEB-İ ŞERÎF

23 Ocak 2023 Pazartesi günü idrak edeceğimiz mübârek Receb ayı, kamerî ayların yedincisidir. “Eşhuru hurum”dan olan bu ay, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ’nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda çok ilticâ etmelidir.

(Misafir geleceği zaman nasıl evimizi temizliyor ve kendimizi çeki düzen veriyorsak, Müslümanlara rahmet ve mağfiret olarak gelen bu ay gelmeden tevbe etmeli, kendimizi madden ve manen temizlemeli ve oruçla karşılamalıyız.)

Receb ayının 1’inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2’nci günü oruç tutanlara 2 senelik, 3’üncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. Bu, hadîs-i şerîf ile sâbittir. Üç günden sonra her gününe birer ay oruç sevâbı verilir. Bu ay Cenâb-ı Hakk’a mahsus bir ay olduğu için yalnız Zât-ı İlâhi’yi bildiren İhlâs Sûresi’ni çok okumak lâzımdır. Bilhassa bu aya hürmet olarak, ayrıca günde 11 defa İhlâs-ı Şerîf okumalı, tevhid, istiğfâr ve salavât-ı şerifeyi ihmâl etmemelidir. Bu ayda 2 kandil vardır:

1. İlk cuma gecesi “Regâib Kandili”,(26 Ocak 2023 Perşembe akşamı)

2. Yirmi yedinci gecesi “Mi’rac Kandili”dir.(17 Şubat 2023 Cuma akşamı)

Bu ayın birinci gecesi bir tesbih namazı veya Receb-i Şerîf’in ilk onu zarfında bir def’aya mahsus olmak üzere kılınan on rek’at namaz da kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bu namazların kılınış şekli anlatılacaktır.

Receb ayında her gün, -başında ve sonunda 7’şer Fâtiha ile- 100 İhlâs-ı Şerif okumak da çok sevâptır. Bu ayda, mümkün olduğu kadar Hatm-i enbiyâ yapılmalı ve oruç tutulmalıdır. Bu orucu 13, 14 ve 15’inci günlerinde tutanlar, Eyyâm-ı Bıyz’da oruç tutma sünnetini de yerine getirdiklerinden, nice hastalıklardan şifâ bulurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

RECEB AYI ALLÂHÜ TEÂLÂ’NIN AYIDIR.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Receb ayı Allâh’ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.” buyurdular.

Receb ayı, günahları terk içindir. Şaban Allâh’ın ahdine vefa ve amel içindir. Ramazan sıdk ve safa içindir.

Receb tevbenin kabûlüne, Şabân şefâate, Ramazan ise sevabların kat kat olmasına vesiledir. Receb tohum ekme, Şaban sulama, Ramazan ise hasad ayı yani ekip suladığını biçip devşirip toplayacak bir aydır.

Receb öyle bir aydır ki, Allâhü Teâlâ onda işlenen hayırlara kat kat sevâb verir.

Bu ayda edilen duâ müstecâb (kabul) olur. Onda işlenen küçük hatalar affolunur. Onda işlenen hayrın sevâbı gibi işlenen günahın cezâsı da kat kat olur.

Peygamber Efendimize (s.a.v.) “Yâ Resûlallâh! ‘Receb Allâh’ın ayıdır’ ne demektir,” diye sorulunca “Receb Allâh’ın ayıdır. Çünkü Receb, Hakk’ın mağfiretine mahsus bir aydır… Bu ayda Allâhü Teâlâ peygamberlerin duâlarını kabûl etmiştir. Bu ayda Allâh, evliyasını düşmanlarından kurtarmıştır.

Bir kimse bu ayda oruç tutsa, Allâh ona üç türlü lütufta bulunur: Onun geçmiş günahlarını mağfiret eder, kalan hayatında (hayır üzere bulundukça) onu korur, mahşerde susuzluktan emin kılar.

Bir yaşlı zât ayağa kalkıp: “Yâ Resûlallâh! Ben Receb ayının hepsini oruç tutamam” deyince “Sen Receb ayının birinci, onbeşinci ve sonuncu günleri oruç tut, hepsini tutmuş gibi olursun. Çünkü hasene on katı ile yazılır, ammâ ilk Cuma gecesinden de gâfil olma” buyurdular. Fazilet Takvimi

***

REGÂİB GECESİ VE BU GECEDE YAPILACAK İBÂDETLER

Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni 26 Ocak 2023  Perşembeyi Cumaya bağlayan gece Regâib Gecesi'dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.

Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek'at Hâcet namazı kılınır. İki rek'atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha'dan sonra her rek'atte 3 İnnâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiye şudur:

"Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini'n- nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âlihı ve sahbihı ve sellim."

Secdede 70 defa "Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü'l- melâiketi ve'r-Rûh" okunur. Secdeden kalkıp bir defa "Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta'lem. İnneke ente'l-e'azzü'l-ekrem." okunur. Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa "Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü'l-melâiketi ve'r-Rûh" okunur. Secdeden sonra duâ edilir. Duâda Allâh'a şu şekilde ilticâ etmelidir: "Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa'bâne ve belliğnâ Ramazân." Regâib Gecesi'nden sonraki gündüzde, yani cuma günü öğle ile ikindi arasında 2 rek'atte bir selâm verilerek 4 rek'at teşekkür namazı kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 7 Âyetü'l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi'l-felak, 5 Kul eûzü birabbi'n-nâs sûreleri okunur. Namazdan sonra 25 defa "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l- aliyyi'l-azîmi'l-kebîri'l-müteâl", 25 defa "Estağfirullâhe'l-azîm ve etûbü ileyk" diyerek istiğfâr ve sonra da duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

***

RECEB AYINDA ORUÇ TUTMANIN FAZİLETİ

Rasülüllah S.A.V. ile beraber yürüyorduk. Bir kavmin kabristanına uğradık. Aleyhisselâm Efendimiz durdu. Şiddetli bir şekilde ağladı ve dua etti. Sonra şöyle buyurdu: -“Ey Sevbân, buradakiler kabirlerinde azab görüyorlar. Onlara dua ettim, azabları hafifletildi.” Daha sonra buyurdu ki: -“Eğer onlar Receb ayında bir gün oruç tutsalardı, yahut bir geceyi olsun ibadetle geçirselerdi kabirlerinde azab görmezlerdi.”  Enes bin Malik’in naklettiği bir Hadis-i Şerif ise şöyledir: -Kim Receb ayında bir defa ihlas suresini okursa Hazreti Allah onun elli senelik günahını af eder. Receb ayında oruç tutmanın faziletine dair bir çok Hadis-i Şerif rivayet edilmiştir.  Hadis-i Şerif: Ebu Katâde Enes Radıyallâhü Anh’dan rivayet ediyor: -Cennette bir nehir vardır. Ona Receb denir. Sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Receb ayında bir gün oruç tutanı Hazreti Allah o nehirden sular.   Hadis-i Şerif: -Receb ayının sair ayları üzerine fazileti, Kuran’ın diğer kitaplar üzerine fazileti gibidir. Kim onda üç gün oruç tutarsa Allâh’ü Teâlâ o kişi ile Cehennem arasında bir hendek ve perde kılar.  Said İbni Cübeyr babasından, o da Rasülüllah Aleyhisselâm’dan rivayet etti. Efendimiz buyurdular ki: -Receb büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder, seyyiâtı da siler. Kim Receb’den bir gün oruç tutarsa, sanki bir sene oruç tutmuş gibi olur. Kim ondan yedi gün oruç tutarsa ona cehennemin yedi kapısık apanır. Kim ondan sekiz gün oruç tutarsa, ona cennetin sekiz kapısı açılır. Kim ondan on gün oruç tutarsa, Allah ona istediğini verir. Kim ondan on beş gün oruç tutarsa kendisine şöyle seslenilir: “Gerçekten af olundu.” Kim artırırsa Allah da ona (ecrini) artırır. (Ramuz 288/13)

***

RECEB'E TAZİM EDEN KABRİNDE YALNIZ DEĞİLDİR

Beyt-i Makdis’de ibadetine düşkün bir kadın vardı. Receb ayı geldiği zaman bu aya tazim kastı ile her gün 11 defa İhlası Şerifi okurdu. Kıymetli ve pahalı elbiselerini çıkarır, eski ve değersiz elbiseler giyerdi. Yine bir Receb ayında hastalandı. Eski elbiseleri ile defnedilmesini vasiyet etti. Oğlu, insanlara gösteriş için değerli kumaşlar ile kefenledi. Rüyada oğluna dedi ki:

-“Oğlum! Niye vasiyetimi tutmadın.” Kabrini kazdı, fakat mezarında bulamadı. Hayret ve üzüntü ile ağlamaya başladı. O esnada şöyle bir ses duydu:

-“Bilmez misin ki, bizim ayımız Receb’e tazim eden kabrinde yalnız başına bırakılmaz.” (Zübdet-ül Vaiz”in’den)

06 Ocak 2023

Size ne oluyor ki,….”

 

Büyük Fetih

3 Ocak veya 11 Ocak tarihi, İslâm tarihinde Mekke-i Mükerreme’nin fethinin sene-i devriyesidir.

İslâm tarihinde bazı mühim dönüm noktaları vardır. Birincisi, Bi’set; yani Efendimiz (sav)e peygamberliğin gelmesidir. Ona peygamberlik gelince, son peygamberin kendilerinden olmasını bekleyen Yahudiler perişan olduğu gibi Mekke’de başta Kureyş olmak üzere insanlara liderlik yapmak, üstünlük kurmak isteyenler de bertaraf oldular. Bu sebeple bütün bu zümreler, Kur’anın  hak kitap olduğunu, Hz. Muhammed’(sav)in son peygamber olduğunu çok iyi bildikleri halde menfaatleri elinden gittiği için İslâm’a düşman oldular.

Özellikle Kureyş; Sevgili peygamberimiz(sav) başta olmak üzere bütün Müslümanlara, bilhassa fakir ve kimsesiz olanlara, hatta Efendimiz(sav) i korumaya devam eden Haşimoğullarına bile elinden gelen her türlü sıkıntıyı, işkenceyi, boykotu yapmaktan geri durmadı, öldürmekten  bile çekinmedi. İslâm’ın ilk 13 senesi böyle çileli geçti.

Daha sonra Peygamberimiz(sav) ve ashabı hicretle rahatladılar.

Medine-i Münevvere’ye hicret, İslâm tarihinde ikinci bir dönüm noktasıdır.

Medineliler, onlara benzersiz bir fedakârlıkla sahip çıktı. Müslümanlar güçlendi. Medine-i Münevvere, Hadisi şerifte de ifade buyrulduğu üzere;

İslâm’ın Kubbesi, İman beldesi, Hicret toprağı,…” Ve İslâm devleti oldu.

Ancak; Kureyş başta olmak üzere, Yahudiler ve diğer müşrikler düşmanlıklarını daha da artırdı. Sırası ile Bedir, Uhut, Hendek imtihanları başarı ile geçildi.

Allah Resulünün ashabı, canlarını mallarını feda etmekten çekinmediler.

Şehit oldular, gazi oldular, çok büyük hizmetler yaptılar ve Allah katında çok büyük manevi dereceler kazandılar.

Bilhassa Hudeybiye de gösterilen muazzam bağlılık ve biatlerinden Cenab-ı Hakk o kadar razı ve memnun oldu ki, o biatlerini Kur’an-ı Mübin de medhü sena etti ve Büyük Fetih yani Mekke-i Mükerreme’nin fethi müjdelendi. Hicretin sekizinci senesi, müşrikler Hudeybiye antlaşmasına riayet etmediği için Allah’ın emri ile kan dökülmeden Mekke-i Mükerreme’nin fethi nasip oldu.

Bu Fetih üçüncü bir dönüm noktasıdır.

Nitekim, o zamana kadar civardaki Arap kabileleri İslâm’a meyletmişler, ancak Kureyş’in zararından çekindikleri için beklemede kalmışlardı. Kureyş bertaraf olunca, uzun zamandır istediklerine kavuştular ve İslâm’a koştular.

Nasr suresinde şöyle buyrulur:

“Allahın yardımı ve Fetih geldiği zaman. Ve Sen (Ey Habibim) insanları

 dalga dalga,(kitleler halinde) Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman.

 Allah’ı Hamd ile Tesbih et ve Ondan mağfiret dile. Elbette O tevbeleri fazlasıyla kabul edendir.”

İşte bu ayetler, Fethi ve sonraki büyük inkişafları müjde ediyordu.

İslâm dini hiçbir zaman tepeden inmeci olmamıştır. Büyük Fetih aslında önce kalplerin fethi olmuştur. Dinde zorlama da yoktur. Baskılardan kurtulan insanlık artık kendi istekleri ile İslâmla şereflendiler. Hatta onlardan önce Kureyş İslâm’a koştu. İslâm’ın nuru, Sevgili Peygamberimizin alemlere Rahmet olan güzel hasletleri onların kalplerindeki inkar bulutlarını dağıttı ve onlar da Allah Resulünün ashapları arasına katılıp ömürlerinin geri kalanını son nefeslerine kadar son nefesleri dahil İslâm için hizmet ve cihatla geçirdiler.

Onlar da çok büyük manevi dereceler kazandılar.

Ancak, bir hususa işaret etmek istiyorum. Amellerin derecesi zorluklarına göredir. Sonraki Müslümanlar da Allah yolunda bir ömür gayret etseler de ilklerin derecesine hiç çıkamadılar.

Hadid suresinin 10.ayeti kerimesinde şöyle buyrulur:

“(Ey müminler!) Size ne oluyor ki, Allah yolunda mallarınızı sarf etmiyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası (zaten) Hz. Allah’ındır. İçinizden; Fetihten (Mekke’nin fethinden) evvel, Allah yolunda (mallarını) harcayıp Allah yolunda savaşanlarınız, diğerleri ile eşit olmazlar. Onlar, fetihten sonra iman edip de Allah yolunda mallarını harcayıp, savaşanlardan, fazilet ve derece bakımından daha üstündürler. Bununla beraber Hz. Allah (bu iki zümreden) hepsine en güzel olanı (yani Cenneti) va’d etmiştir. Allahü teala bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”

İslâm’ın garip zamanlarında, hizmete, yardıma en çok ihtiyaç varken Allah yolunda koşturanlarla, rahat zamanlarında bu işi yapanların asla bir olamayacağını bu ayeti kerimeden daha güzel ne anlatabilir.

Bu tür zamanlar kıyamete kadar tarihin değişik devirlerinde olagelmiştir.

Gayret edenler en büyük manevi kazancı elde etmişlerdir.  

***

Müziksiz ilahi – Mekke Medine Yolları

BİR EVİN HİKAYESİ


02 Ocak 2023

Ameller nasıl şekle bürünür?


Resulullah’ın(s.a.v.) manevi sûreti şeriattır. Şeriat kuvvetli olursa sûret de kuvvetli olur.

Babam Şeyh Yakup Efendi (.a.) anlatırdı. Sulûkumun ilk zamanlarında ben ne amel işlesem hemen gelir karşımda bir şekil alırdı. Bir gece yatsı namazını kılmıştım. Gayet güzel bâkire bir cariye gelip karşıma dikildi. Fakat baştan ayağa çıplaktı. Ben gözlerimi kapattım,

-“Var git karşımdan” dedim.

-“Nasıl giderim ki, ben senin kıldığın yatsı namazınım. Ben senden bir an olsun ayrılamam” dedi. Ben de

-“Peki niçin çıplaksın” dedim. Bana şöyle cevap verdi.

-“Benim elbisem sünnet idi. Sen sünneti kıldıktan sonra falan derviş ile dünyevi bir konuda konuştun. Sünnetin sevabı gitti, ben de çıplak kaldım. Senin amellerin içinde, kıyamete kadar çıplak olarak kalıp, utanacağım.”

Merhum babam bunun üzerine:

-“Bundan sonra  farz ile sünnet arasında konuşmayı terk ettim” dedi.

Bu kıssadan anlaşılacak şeyler şudur:

Ameller bir şekle bürünürler. Şeriatın da bir şekil ve sûreti vardır. Bu şeklin tam teşekkül etmesi için, ibadetlerin şartlarına riayet gerekmektedir.

 Kaynak : Yusuf Bin Yakup el-Halveti

 Tenbîhü’l-Gabi fi Rü’yetin-Nebi  Sayfa 87-89 

Bedir Yayınevi

01 Ocak 2023

Mülk Sahibi

 El-mülkü lillâhi men yazfer bi-neyli gınen

Yüreddid kahran ve yühvî nefsehu'd-derekâ

Lev-kâne lî ev li-gayrî kadre ünmületin

Fevka't-türâbi le-kâne'l-emru müşterekâ

(Mülk, yani dünya ve içindekiler Allah'ındır. Kim ki zenginlige kavuşmak maksadıyla zafer elde ederse Allahü Teala ondan o zenginliği zorla alır ve onu en aşağı dereceye düşürür. Benim veya bir başkasının yeryüzünde bir parmak ucu kadar toprağı olsa bu Allah'a ortak koşmak, şirk değil midir? Halbuki yeryüzünde hiç kimsenin bu kadarcık bile mülkü yoktur. Mülk sahibi ancak Allahü Teala'dır.) Yavuz Sultan Selim Han

Kaynak:Yavuz Sultan Selim Han - Sayfa 62 Çamlıca Yayınları